بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ {1}
خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ {2} اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ {3} الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ {4}
عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ {5}
قال رسول الله (ص): مَن خَرَجَ فِي طَلَبِالعِلْلمِ
فَهُوَ فِي سَبِيلِ الله حَتَّي يَرْجَع.
Kıymetli Kardeşlerim!
Geçtiğimiz pazartesi günü itibariyle yeni bir
eğitim öğretim sezonuna başlamış bulunuyoruz. Öncelikle hepimiz için hayırlara
vesile olmasını diliyorum Allah’tan.
Kıymetli Kardeşlerim!
Aslında bizler derslerimizde her yeni bilgiyi
öğrenmekle Rabbimizin, Efendimiz’e (sav) buyurduğu ilk emri de yerine getirmiş
bulunuyoruz. Çünkü Kur’an’ın ilk inen ayetinde اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ “yaratan Rabbinin adıyla oku.” buyrulmaktadır.
Peki ama neyi okuyacağız. Canlı ve cansız her
varlık bir kitaptır. Bu îtibar iledir ki, "Gör, müşâhede eyle"
suretinde değil de "Oku" şeklinde bir emir vâki' olmuştur. Zîrâ,
kitap ancak okunur. Her biri birer kitap olan varlıklar ile dolu ve pınl pınl
bu kâinat, elbette ilâhî bir kütüphânedir. İnsandan gayri bütün varlıklar
sadece "yazmak" ile mükellef tutuldukları hâlde, insan, hem yazmak,
hem de" okumak" vazifesi ile şereflendirilmiştir.
Buna göre insan okuyacaktır. Okudukça anlamaya
çalışacak, zaman zaman yanlış anlayacak, hatalar yapacak; tecrübelere
girişecek; hatâ-savâb potasından geçirdiği ilim cevherini itimat ve
güvenirliğe, emniyet ve sağlamlığa ulaştıracaktır. Bakmak başka, görmek başka;
anlamak başka, anladığını kabullenip şuur ve gönlüne mâl etmek başka; bütün
bunlardan sonra tatbik etmek başka ve tatbik ettiğini de gayra teslim ve tevdî
etmek tamamen başkadır.
İlim öğrenmekten maksat, bilginin insanoğluna
mürşit ve rehber olması ve öğrenilen şeylerle, insanî kemâlâta giden yolların
aydınlığa kavuşturulmasıdır. Binaenaleyh, ruha mâl edilmemiş bir ilim,
sahibinin sırtında bir yük; insanı ulvî hedeflere tevcih etmeyen ma’rifet de,
bir aldanmışlıktır. Ki Kur’an-ı Kerim’de de bildiği ile amel etmeyen kişiler
sırtlarında kitaplar yüklü eşeklere benzetilmiştir.
Evet bizler her alanda faydalı bilgiler öğrenip
bunları hayatta faydalı işler olarak uygulayacağız.
Kıymetli Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz zamanında Medine'de
Temimdarî isimli bir tüccar yaşıyordu.
Bir gün Şam'da bir yağ kandili gördü, beğendi.
"Bununla mescidimizi aydınlatır, dumanlar arasında veya karanlıkta namaz
kılmaktan kurtuluruz" diye düşündü.
Çünkü Medine'de yağ kandili yoktu. Kimse de
böyle birşeyin varlığını bilmiyordu. Karanlık çökünce mescidde hurma yapraklan
yakılıyordu. Böylece ışık sağlanıyordu ama, etraf duman içinde kalıyordu.
Tüccar Temimdarî, yağ kandilini satın alıp
Medine'ye getirdi ve mescidin tavanına astı. Görenler hem şaşırdılar, hem de
biraz kızdılar. Nasıl olur da bir mescide Hıristiyan yapısı olan bir âlet
sokulurdu? Herhalde Peygamberimiz bu işe kızacak, tüccar Temimdarî'yi
azarlayacak diye düşünüyorlardı.
Efendimiz (as) akşam namazını kıldırmak için
mescide gelince kandili gördü. Nereden geldiğini sordu.
— Şam'dan, Ya Resûlâllah, dediler. Temimdarî
getirdi. Peygamberimiz, Temimdarî'ye döndü. Herkes kızmasını beklerken, o
gayet mülayim bir sesle:
— Temimdarî, dedi. Müslümanlara yenilik
getirdin. Mescidimizi karanlıktan kurtardın. Dilerim Allah da senin kabrini
böyle apaydınlık etsin. Nur içinde kalasın.
Kardeşlerim!
Yağ kandili Müslümanlar için iyi bir örnekti.
Bunu gördükten sonra artık daha iyisini yapabilirlerdi. Fakat içlerinde hâlâ
bir endişe vardı: Acaba Hristiyan icadını kullanmak yerinde olur muydu?
Peygamberimize danıştılar. Peygamberimiz şöyle buyurdu:
— İlim Müslümanların yitiğidir. Faydalı şeyler, Müslümanın cebinden düşen kayıp
eşyasıdır. Nerede bulursa, kimde görürse almalıdır.
Anladılar ki, faydalı ve hayırlı olması
şartıyla Müslümanlar her yeniliği alabilir, kullanabilirler." Gâvur icadıdır"
diye faydalı şeylere sırt dönemezler.[1]
Kıymetli Kardeşlerim!
Bir insanın, insanlığı, öğrenip öğretmek ve
başkalarını tenvir etmekle belli olur. Bilmediği halde öğrenmeyi düşünmeyen;
öğrendikleriyle kendini yenileyip başkalarına da örnek olmayan, suretâ insan
görünse bile, düşündürücüdür!
İslamın ilme bakışı budur. Her Müslüman en
azından günlük hayatta ihtiyaç duyduğu bilgilere sahip olması ve dini asgari
seviyede yaşayacak kadar dini bilgiyi öğrenmesi farz-ı ayndır. Bu bakış ile
bütün insanlığa faydalı olacak bir yeniliğe, yeni keşiflere imza atmışlardır.
Ancak son üçyüz senedir, ilim, teknik ve fende yüzümüze bakılacak hâlimiz
yoktur. Yüzelli senedir sefalet solukluyoruz. Son yetmiş senenin halini
söylemeye bile gerek yok.. yok zira böyle birşey, malumu îlam ve israf-ı kelâm
olur.
Herşeye rağmen böyle bir dönemde bile bizlere
ilim yolunda yolumuzu aydınlatacak örnekler olmuştur. Bunlardan bir tanesi
sizinle paylaşmak istiyorum.
Ahmet Şahin Hoca, bizzat yaşadığı şöyle bir hâtıra
anlatıyor.
O devrin âlimlerinden Hüsrev Efendi vardı. Ben
bunlar gibi insanları görünce "Böyle insanlar daha gelmemiştir" diye
düşünüyorum.
Hüsrev Efendi Çengelköy'de oturur, her sabah
oradan yürüyerek sahile iner, vapura binip Sirkeciye gider, oradan da otobüsle
Fatih'e geçerdi. Öyleden ikindiye kadar dersini okutur, aynı yoldan geri
dönerdi. Bütün bu zahmetli iş karşısında çok maaş almasını beklersiniz
yanılırsınız. Çünkü değil normal maaş, bir kuruş bile almazdı. Sadece üzerine
düşen Hak vazifesini yerine getirmek için bunu yapardı.
Birgün dersini anlatıyor, ama her zamankinden
farklı olarak çok neşesiz ve hareketsizdir. Biz de dayanamayıp;
- Hocam bugün çok durgunsunuz, nedir bu hâl?
diye sorduk.
"Yok birşey" gibilerinden birşeyler
söylese de, biz çok ısrar edince söyledi:
-
Tüberküloz olan kızım bugün vefat etti. Onun cenaze işleri vardı. Sonra
"Cenaze şöyle de olsa böyle de olsa kalkacak, ama dersi aksatırsam mesul
olabilirim" diye düşündüm ve buraya geldim. Geldim ama onun verdiği bir
sıkıntıyla da durgunum, dedi.
Kıymetli Kardeşlerim!
İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan
kurtulması, geçmişteki parlak dönemlere geri dönebilmesi için en çok
ihtiyacımız olan işte bu şuurdur. Allah bize de böyle bir şuur nasib etsin.
Hutbemi Efendimizin (sav)’in ilmin önemini
ortaya koyan bir duasıyla bitirmek istiyorum.
“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, kabul
olunmayan duadan, korkmayan kalpten, doymayan nefisten sana sığınırım.”
Yorumlar
Yorum Gönder